Wednesday, June 20, 2007

how to stop an exploding man (stop me june)

Bruce Banner’ı yeşil deve dönüştüren prosesin insanlığın aynı anda hem kurtuluşu hem de yok oluşu olduğuna inanıyorum. Eşik değerin üzerine çıkan adrenalinin adamcağızı geri döndürülemez biçimde önce sinir krizlerine sokması, ardından bu kademeli krizlerin böbrek üstü bezlerini daha da tetiklemesi sonucu adrenalinden ve sinirden yemyeşil kesilen ve canavarlaşma sürecini havaya “mnırzınıskyimmmlaaaan” diye bağırarak tamamlayan bir yokedici yaratması, işin “yok oluş” tarafına ait. Kişisel yok oluş değil belki ama –hatta uyanma, yeniden canlanma bile denilebilir- , toplumsal gelişim için büyük bir tehdit oluşturan bir dönüşüm bu. Neyse ki, toplum kısmından sınavda sorumlu değilim.

Çağrıyla konuşmuştuk bunu en son. “Öyle bir an gelecek ki anıl” dedi, “neo gibi elini kaldırıp dur! diyeceksin. Sonra bir bakacaksın “alev alev” olmuşsun. Yanıyorsun. O zaman işte ben oldum diyeceksin, o zaman uçmaya başlayacaksın.” O tarihte çağrı bunları anlatırken fantastik dörtlüdeki johnny storm (a.k.a human torch) karakterine gönderme yapıyor diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ağzımdan salyalar aka aka hayran bir şekilde dinlerken, “lan ateş adam olsam ne havam olur be” diye sığ yorumlar geçiyordu kafamdan. an itibarı ile bu konuda daha ciddi düşünüyorum.

İşte kurtuluş hali dediğim, aslında çağrının bahsettiği şu “yanma” durumu. Tasavvuftaki “piştim yandım oldum” gibi bişey yani (yedim içtim sıçtım mıydı lan yoksa..). Yani insanı şu kahrolası adrenaline boğan durumlar seni ya bir zebellaha, ya da bir peygambere dönüştürüyor. Neye dönüşeceğin kesinlikle kim olduğuna bağlı. ve tabi ne kadar özel olduğuna.

Misal ben çok özelim. O kadar özelim ki adrenalini aldıkça devleşmeye, etrafa bağırıp çağırmaya, küfürler lanetler savurmaya başlayıp, dönüşüp sürecimi şirin bir “*flop*” sesiyle bitiriyorum, sonra bir bakıyorum yeşil dev hulk değil de dönüşe dönüşe skindirik bir shrek olmuşum.

Ezcümle, ben bu adrenalini nereme sokacağımı bilemedim. Çağrı ise hala “sen çok özelsin, bekle” diyor, “birgün gerçekten uçacaksın.”

Monday, June 04, 2007

isim babası

Çocuk yapmak isteğiyle yanıp tutuşuyorsunuz ama o en önemli an geldiğinde, yani çocuğunuza artık bir isim vermeniz gerektiğinde panikle sağa sola koşuşturup yanlış bir karar vermekten korkuyorsunuz, öyle değil mi? Bunu biliyorum ve inanın sizi çok iyi anlıyorum. Benim de hayattaki en büyük korkum doğacak çocuğuma, o saf yavruya asla haketmediği bir isim koymak. Bu minvalde geçen gün boş bir vaktimde yere oturdum ve benim gibi kendini zor durumda hisseden arkadaşlar için yine optimal isim varyasyonlarına kafa yormaya çalıştım halının üstünde. Özellikle yabancı tandanslı ve afili isimler üzerine konsantre olmaya uğraştım, kafamı bu konuya yoğunlaştırdım. Umarım özenle seçtiğim aşağıdaki 7 isim sizler için bu konuda bir rehber olur, bir mihenk olur.


Mjolnir : thor’un çekicinin ismi. Hem iskandinav tandanslı duruşu sebebiyle ileride iyi bir müzisyen de olabilir, jazz festivallerinde filan boy gösterir belki. Mjolnir motown quartet mesela, heyt be. Kardeşi olursa da ismini eski liverpool’lu stig inge bjornbye’den esinlenerek bjorn koyabilirsiniz. “mjolniiir, bjööörn yemek hazır çocuklaaar” Nasıl, kulağa hoş geliyor öyle değil mi? (Hayır björk esprisi yapmayacağım.)

Barnacle : Bir deniz canlısı ismi. Barney isminin uzun versiyonu diye bilenler varsa hiç heves etmesin, alakası yok. Barnacle’a kardeş getirirseniz eğer, Bartholomeus veya Bartender isimlerini koymayı düşünebilirsiniz, asgari kafiye oranına uyuyorlar zira. En önemlisi de zaten bu değil mi?

Swarley : Sizi bilmem ama ben çocuğuma Swarley ismini koymayı gerçekten düşünüyorum. Hem kardeşi olursa isim derdi de olmaz, Barney koyar geçerim. Barney-Swarley. Eşim olacak kişi de tabi bu espriyi biliyor ve hazmedebiliyor olmalı, Swarley ile hayatı boyunca dalga geçeceğiz çünkü.

Schweinsteiger : Bu ismi ne kadar sevdiğimi cümle alem biliyor. Hatta bazen evin içinde kendi kendime şıvaynştayger diye bağırarak halay çektiğim bile oluyor. Çocuğunuza hiç düşünmeden isim olarak koyabilirsiniz. “Şıvaynştayger’in velisi kim, burda mı?” Ah o günleri iple çekiyorum. Kardeş yaparsanız plasesi Jaggermeister olabilir.

Okaliptus : Evet yabancı bir isim değil bize. Bizden bir isim. Bu ismi koyacağınız çocuğunuzun geleceğinde profesörlük gözüküyor. (Prof. Octavius’dan esinlendim kabul) Kardeş yaparsanız en azından göbek adını Mentol koymak boğazınıza ve çocuğunuza iyi gelecektir.

Stu : İşte olayın koptuğu nokta. Bir çocuğa verilebilecek en iyi isim. Dev. En seveceğim çocuğuma Stu ismini koymayı düşünüyorum. Kız kardeşi olursa da ismi Drew olacak. “Hey Stu, Drew. Akşam solar biiçte partiliyoruz ne dersiniz ha?” Bu isimleri koyduğunuz için çocuklarınız sizinle gurur duyacak. Hell yeah. Yalnız bu isimleri hakkıyla telafuz etmek için söylerken dudağınızı “emmük” diyormuş gibi büzmeniz gerekiyor, o yüzden şimdiden antremanlara başlayın derim.

Saat : Zamanı gösteren nesne anlamına geliyor. Gönül rahatlığıyla çocuğunuza isim olarak verebilirsiniz.



NOT: İsim konusunda takıntımın olduğunu düşünen arkadaşları çıkışa bekliyorum.