Sunday, April 06, 2008

kavgam

kafasını delikten ilk çıkaranla göz göze geldik. gözlerimi kaçırmamaya dikkat ederek yavaş hareketlerle birama doğru uzandım. büyükçe bir yudum indirdim mideme. ilk gelenle gergin bakışmamız sürerken arkadan gelmekte olan destek kuvvetlerinin ayak seslerini hissedebiliyordum. hedefe kilitlenmiş gözlerimi mağrur bir ifadeyle onunkilerden aniden ayırırken, biramın yırtılan kağıdıyla ilgilenmeye başladım. sizi bekliyordum, ama bir o kadar da siklemiyordum ifadesi takınmaya çalışıyordum. onlar ise bir yandan kalabalıklaşıyor, bir yandan da yüz yıllardır sürdürdükleri büyük planın krokisini deliğin önüne sererek son hazırlıklarını yapıyorlardı. kimin nereye dağılacağı zaten önceden belliydi. feromonlar hazırlanmış, antenler parlatılmış, minik potinler yağlanmış, artık ok yaydan çoktan çıkmıştı.



biramı kafama dikip ayağa kalktım. işaret parmağımı tehditkar bir biçimde ileri geri sallayarak tehditkat bir şekilde üstlerine yürürken kontrolü kaybetmeye başladığımı hissediyordum. onlarsa "çok da fifi mnakoyim" dercesine odanın türlü köşelerine bıdır bıdır dağılıyorlardı. yarın kaldırırım lan diyerek geçen sene dolabın yanına bıraktığım evladiyelik cd kutusuna takılarak yere yuvarlanmadan önce son hatırladığım şey "bok bulursunuz lan yerde hamburgeri keşkülü bu sene!" diye bağırıyor olduğum. kesin kararlıydım. bu yaz odamı derli toplu tutacak, yerde gram çöp bırakmayacak, derslerimi günü gününe çalışacaktım. bahar gelmişti. karıncalarla ilk temas sağlanmış, altı ay sürecek olan kadim savaş bu sene de nihayet başlamıştı. söylenerek ayağa kalkıp yatağıma dönerken içimden hızlı hızlı "am sik göt, am sik göt" diyerek sakinleşmeye çalışıyordum yine. yaklaşık 15 dakika sonra sarah helvası yerken uyuyakalacaktım.